Günlerde ne , saat kaç? Kaç yaşındayım? Kaç yaşında olmayı düşlüyorum?
Zaman , en kıymetlimiz evet fakat bu “zamanın” içinde hareket etmek, inanın paha biçilemez. Bazı günler beni harekete geçiren bir şey olması için dua ederken buluyorum kendimi.
Bu günlerde yediğim herşey dokunuyor gibi, yemek yemeden harekete geçme enerjisini bulamıyorum. Yemek yedikten sonra da sindirim sorunu yüzünden harekete geçemiyorum. Bunu kendime ben mi yapıyorum? Bir engel mi var?
Engel nerede, düşüncelerimde mi? Ailem yüzünden mi yoksa ,çevremdeki insanlarda mı? Yaptığım iş yüzünden mi harekete geçemiyorum. Eğer çalışıyorsam harekete geçmiş sayılmaz mıyım peki? İşim hareketim değil mi?
Evet soruların o noktasındayım; Düşünüyorum harekete geçmek için ne lazım diye ?
Para!? Fikir? İlham?
İlham çok başka bir kelime, sanki yokluktan var olacakmış gibi bir hissiyat veriyor insana. Ruhani alemden dünyevi boyuta giren bir toz tanesi gibi bir şey hissettiriyor.
Ya da bir peri mi ilham ? Hayır hayır , ilham bir peri değildir.
İlham , tüm varlığımızın içinde, varoluşumuza dair bir cevher ! Onu kazıp ,bulmak , ortaya çıkartmak için harekete geçmek lazım o kadar.
"Dünyanın gerçek gizemi görünendir, görünmeyen değil." demiş Oscar Wilde amcamız ve o demişse bir durup düşünmek lazım. Yani yazının sonundaki sarı çiçekler (kesinlikle lale değiller) bana işte o görünen güzelliğin kanıtı. On bakmak, bakabilmek ötesi görebilmek bir ilham. Periyi bir yerde göremedim sanırım biraz yoğun. (: